Türkiye Açık Kaynak Platformu tarafından gerçekleştirilen Açık Seminer dizisi kapsamında, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Tuna Tuğcu ile Türk Telekom’da Kurumsal Mimar olarak görev yapan Oğuzhan Ceylan’ın konuk olduğu “Açık Kaynak Üniversitede Başlamalı” ve “Kurumsal Şirketlerde Açık Kaynak Etkileşimleri” konulu çevrimiçi seminer izleyicilerle buluştu.
Açık kaynak kültürünün nasıl geliştirilebileceği konusunda ufuk açıcı görüşleriyle, alanlarında uzman isimlerin ağırlandığı çevrimiçi seminerin konukları Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Tuna Tuğcu ile Türk Telekom’da Kurumsal Mimar olarak görev yapan Oğuzhan Ceylan’dı.
11 Mayıs 2021 tarihinde Türkiye Açık Kaynak Platformu’ndan Aslı Arpacı’nın moderasyonunda gerçekleşen seminer, Türkiye Açık Kaynak Platformu Ekosistem ve Eğitimler Koordinatörü Müge Kocahan’ın Platform’u tanıtan sunumunun ardından Prof.Dr.Tuna Tuğcu ve Oğuzhan Ceylan’ın sunumlarıyla devam etti.
“Açık kaynak, bilginin en doğru kullanımıdır’
Açık kaynak yazılımların teknolojik ilerlemenin anahtarı olduğunu belirten Prof. Dr. Tuna Tuğcu, açık kaynak yazılımların avantajlarını şöyle anlattı:
‘’Bilim paylaşmak içindir. Bilim yapmanın temel nedeni bir şeyler üretip bunu paylaşmaktır. Açık kaynak ise bilginin en doğru kullanımıdır. Kamu açısından düşündüğünüzde, fonlayıcıların kamunun kaynaklarını kullanarak yani kamudan gelen parayla geliştirilmesini sağladığı ürünlerin tek bir firmanın tekelinde kalmaması, her sektör için toplu bir faydayı beraberinde getirir’’.
Gerçek bir açık kaynak üreticisi nasıl olunur?
Açık kaynağa tüm dünyadan yazılımcılar katkı verdiği için yüksek güvenlik ve yaygınlık avantajı olduğundan bahseden Tuğcu, açık kaynak üretici olmanın ne anlama geldiğinden de söz etti. Tuğcu şöyle devam etti:
‘’Açık kaynak temelde bir kültürdür. Temeli paylaşma ve ortak fayda sağlamaktır. Bilgiyi paylaşmak sizi asla zayıflatmaz. Eğer öyle olsaydı bulut sistemleri bugün Linux tabanlı olmazdı. Öte yandan projenizi salt Github’da kamuya açık olarak paylaşmak sizi açık kaynak üreticisi yapmaz. Bizim ülkemizde açık kaynak bu açıdan yanlış anlaşılabiliyor. Açık kaynak dediğiniz şey, çok hızlı bir şekilde, siz bir yazılımın çok başındayken, açık kaynak kaynağını açmak değildir. Açık kaynak projeyi en başından birlikte tasarlamak ve birlikte geliştirmektir. Herkesin tecrübesi, yaklaşımı, fikirleri farklı olabilir. Siz bu farklılıkları projenize katabilirseniz gerçek bir açık kaynak geliştiricisi olabilirsiniz’’.
Açık kaynak, paylaşım kültürüne sahip olmayı gerektirir
Açık kaynak kültürünün gelişebilmesi için öncelikle anlayışın değişmesi gerektiğini belirten Tuğcu, ‘’İlk adım planlamadır. ‘’Projem nedir, ne işe yarayacak, yapısı ve hedefi nedir, hangi topluluklar ile paylaşabilirim, bu insanlara nasıl erişebilirim, kullanıcı isterleri nelerdir?’’ gibi soruları sormak gerekir. Bizde ise önce proje yapılır, daha sonra dokümanı oluşturulur. Ancak tam tersine dokümanı baştan oluşturmanız gerekir. Doküman okumak, dokümanı yazabilmek gibi donanımlar da çok önemlidir. Yazabilmek kadar kendini yazılı ve sözlü olarak ifade edebilmek, birlikte çalışabilmek, yönetebilmek ve tüm bunları yaparken İngilizce’ye hakim olmak gerekir’’ dedi.
Açık kaynağın aynı zamanda bir paylaşım kültürü olduğunu ve uzun vadeli yaklaşım gerektirdiğini ifade eden Tuna Tuğcu, şöyle devam etti: ‘’İngilizceniz yeterli olsa bile içinizde paylaşma kültürü yoksa açık kaynağı unutun. Bu projeler yıllar ve yıllar sürer. Geliştirdiğiniz projenin 8–10 yıldan az yaşam yılı olmamalı. Siz o projeyi 8–10 yıl destekleyebilecek misiniz? Yoksa bunu özgeçmişinizde bir madde daha fazla olsun diye mi yapıyorsunuz? Dolayısıyla en başta bir işe girerken o işin sürdürülebilirliğini planlamanız gerekir.
Çoğu zaman açık kaynaklı proje size doğrudan nakit bir getiri getirmez. Bu yüzden çoğu açık kaynaklı proje ticari kaygı gütmeden, iş dışında hobi olarak geliştirilen projelerdir. Dolayısıyla bunun için zamanınızın olması önemlidir. Burada işverenlere ciddi bir rol düşmektedir . İşverenler kurumsal olarak, çalışanlarına bu tür projeler için fırsat tanımalıdırlar’’.
Açık kaynak kültürünün temelleri üniversite öncesinde atılmalı
Prof. Dr. Tuğcu açık kaynak kültürünün geliştirilebilmesi için en iyi ortamın üniversiteler olmakla birlikte; temellerin çok daha erken dönemde, ilkokul çağından başlayarak atılmasının zorunlu olduğuna dikkat çekti:
‘’Aslında bu kültürün temelleri çok daha erken atılmaya başlanmalı. Bu bağlamda İngilizceye hakimiyet için üniversite öncesinden başlanarak İngilizceye önem verilmesi şart. Ayrıca yine erken yaşlarda insanlara paylaşma kültürünün verilmesi , atıf verme ve ‘üzerine katma’ kültürünün desteklenmesi son derece önemli. Bizim tüm bu gereklilikleri üniversiteden çok daha önce oturtmamız gerekiyor’’.
“Kurumsal Şirketlerde Açık Kaynak Etkileşimleri”
Seminerin konuklarından Oğuzhan Ceylan ise açık kaynağın özel sektörde nasıl karşılandığını anlattı. Açık kaynağın özel sektör, akademi ve kamu sektörlerinin bakış açılarına göre farklı tanımlara sahip olabileceğini aktaran Ceylan, kaynak kodun ücretsiz dağıtımı, koddan türetilen farklı ürünler, yama /kod bütünlüğü, dağıtım lisansına sahip olmak gibi olmazsa olmazlardan bahsetti.
Özel sektör bilgiyi, akademi ise denenmeyi ister
Açık kaynak çatı toplulukları olarak akademi, özel sektör, gönüllü bireyler ve devletin birtakım ihtiyaçlarını karşılamada önemli işlevleri olduğuna dikkat çeken Ceylan konuşmasını şöyle sürdürdü:
‘’Örneğin bir açık kaynak ürünün teşvik edilmesi, akademiden kaynakların alınması, açık kaynak kültür ekosisteminin kurulması, ilgili fonların toplanması ve bu fonların projelere dönüşmesi, akademiden alınan bilginin özel sektörde denenmesi ve denendikten sonra tekrar akademiye ve sektöre kazandırılması gerçekten çok önemli. Özel sektörün ihtiyacı bilgi, akademinin ihtiyacı ise denenmek. Özel sektörde karşılık bulmak. Dolayısıyla bu kapalı döngünün oluşturulmasında çatı topluluklar her türlü koordinasyon faaliyetinde görev alıyor.
Peki, açık kaynak bize ne gibi kazanımlar sağlıyor? Artık dünyamız farklı bir dünya. Akıllı telefonlarımız veya araçlarımızdaki birtakım sensörlerden akan milyonlarca veriden bahsediyoruz. Bu tür akışlar yeni ve dağıtık yeni ürünlere ihtiyaç duyuyor. Bu veriler in işlenmesi için yeni teknolojilere ihtiyaç var ve bu da açık kaynak dünyasında bulunuyor. Açık kaynak ürününüzü dünyaya ne kadar iyi duyurabilirseniz, tüm dünyanın her yerinden çalışan kaynağa ulaşabilirsiniz’’.
‘’Açık kaynak kültüründe sizin sunduğunuz katkı, o projeye bir başka katkıyı getiriyor. Toprağa tohum attığınızda o tohumun filizlenmesi doğru iklim şartları sunduğunuz takdirde mümkün. Bunun teknik karşılığı ise ürününüz yeterince cazip mi, bir boşluğu doldurabiliyor mu? Esas nokta bu. Örneğin Türkiye Açık Kaynak Platformu yerel paydaşlardan katkı alabilirken, aynı zamanda Fransa’dan Ecole42 okul modelini getirip burada kurabiliyor. Yani katkı, katkıyı getirirken bilgi de aynı zamanda göç ediyor.’’
Semineri izlemek için:
https://www.youtube.com/watch?v=9vYZMziZkus&t=257s
Açık Seminer dizisi hakkında: